Kaan
New member
Bir hikâyeyle başlayayım dedim…
Selam forumdaşlar…
Bazen, bir başlık açmak istemezsin ama içindeki hikâye kendi kendine yazılmak ister ya; işte o noktayım. Bugün size bir sorunun ardına gizlenmiş bir hayat yolculuğunu anlatmak istiyorum: “4 yıllık lisans mı?”
Basit bir soru gibi duruyor, değil mi? Ama bazen bir cümlenin içinde dört mevsim, dört karar, dört karakter ve dört yıla sığmayan bir ömür saklıdır.
Bu hikâyede dört kişi var: Ali, Elif, Mert ve Derya. Her biri başka bir cevabı, başka bir “evet ama neden”i taşıyor. Ve belki, satır aralarında hepimizin kendi geçmişine, kendi yarım kalan cümlelerine rastlayacağı bir şey var.
---
Ali: “Plan yapmazsan, planların olur.”
Ali, mantıkla hareket etmeyi severdi. Lise yıllarında herkes “hangi bölümü istiyorsun?” diye sorarken, o çoktan Excel’de bir tablo hazırlamıştı: iş bulma oranı, maaş ortalaması, mezuniyet sonrası istihdam süresi. O, “çözüm odaklı” kavramının yürüyen haliydi.
Bir mühendislik bölümüne girdiğinde ailesi gurur duydu, arkadaşları “garantici” dedi. O da gülümsedi. Çünkü onun için 4 yıllık lisans, bir hedef değil; bir stratejiydi.
Ama dördüncü sınıfa geldiğinde bir gün fark etti: Hayatı planlarken yaşamayı unutmuştu.
Bir sabah derse yetişmeye çalışırken kantinde Elif’i gördü. Kahvesine iki şeker atıyordu, ama nedenini bilmiyordu. “Tatlı sevdiğimden değil,” dedi Elif, “şeker karışırken izlemek hoşuma gidiyor.”
Ali o an anladı; bazı insanlar hayatı çözmek için değil, hissetmek için yaşar. O da ilk kez planlarını değil, kalbini dinledi.
---
Elif: “Empati, bazen diploma kadar değerlidir.”
Elif, psikoloji okuyordu. “4 yıllık lisans mı?” diye sorulduğunda gülümserdi: “Evet, ama bazen bir ömür yetmiyor insanı anlamaya.”
O, her dersten sonra insanların yüzüne dikkatle bakardı. Göz temasını kaçıranları fark eder, sessiz kalanları duyardı.
Bir gün proje grubunda Ali’yle çalışmaya başladı. Ali, raporu milimetrik düzenlemişti; Elif ise içeriğe, duygusal bağa odaklanmıştı. Aralarında önce bir sürtüşme, sonra bir denge oluştu.
Elif, Ali’ye “Hayatı bir denklem sanıyorsun, ama bazı sonuçlar sabit değildir.” dedi.
Ali ise “Bazı duygular da çözüme katkı sunmaz.” diye karşılık verdi.
Ve ikisi de haklıydı. Çünkü hayat, doğruların yarıştığı değil, anlamların paylaşıldığı bir yerdi.
---
Mert: “Kısa yollara inananlar da bir yere varır.”
Mert, açıkçası okumakla arası iyi olmayanlardandı. “4 yıllık lisans mı?” diye sorulduğunda kahkaha atar, “Ben 4 yılda sabit duramam.” derdi.
O, teknik lise çıkışlıydı, erken yaşta işe girdi. Hayat onun için bir sınav değil, sahaydı.
Bir gün ofiste yeni mezun biriyle tanıştı—evet, Elif’ti o. Elif empatisiyle herkese dokunurken, Mert’in pratik zekâsı işleri yürüten görünmez el gibiydi.
Bir rapor geciktiğinde Elif stres olur, Mert “kahve molası” deyip herkesi rahatlatırdı.
Elif ona “Keşke üniversite okusaydın.” dediğinde Mert gülümsedi:
“Belki. Ama ben her gün çalışırken, 4 yılın bana öğreteceğinden fazlasını öğrendim.”
Bu cümle, forumun klasik tartışmasını özetliyordu aslında: Bilgi mi, deneyim mi? Diploma mı, yolculuk mu?
Ve belki de cevap, her iki uç arasında bir yerdeydi.
---
Derya: “Hayal kurmayı bırakırsan, mezun olsan da yarım kalırsın.”
Derya, sanat tarihi okuyordu. Ailesi, “İş bulamazsın” dediğinde “Belki ben işi bulmam, ama kendimi bulurum.” diye cevap vermişti.
Atölyede saatlerce tablo karşısında durur, renklerin sessizliğini dinlerdi. Onun için 4 yıllık lisans, sadece akademik bir süreç değil, kendini keşfetme ritüeliydi.
Ama son yıl geldiğinde, ekonomik zorluklar yüzünden okulu bırakmak zorunda kaldı.
Elif burs bulmak için uğraştı, Ali danışman hocayla strateji geliştirdi, Mert ise gizlice birikiminden para gönderdi.
Birlikte başardılar; Derya mezun oldu.
Tören günü, Derya sahnede konuşurken dedi ki:
“Bu diploma sadece benim değil. Biri planladı, biri hissetti, biri omuz verdi. 4 yıllık lisans mı? Hayır, 4 farklı kalbin birleştiği bir hikâyeydi bu.”
---
“4 yıllık lisans mı?” – Bir cümlenin ardındaki hayatlar
Bu hikâye sadece okulda geçen bir öykü değil. Hayatın her alanında, farklı bakışların aynı masaya oturmasıyla ilerliyor.
Erkeklerin stratejik aklı, kadınların empatik sezgisi; planla hissin dansı, gelecekle bugünün dengesini kuruyor.
Ali, Elif, Mert ve Derya, birbirinden farklı yollarla aynı soruya farklı yanıtlar verdiler.
Ve belki de “4 yıllık lisans mı?” sorusu, bir sistem değil; bir semboldü.
Bir kimlik arayışı, bir yön seçimi, bir “ben kimim?” sorusunun kılığa girmiş haliydi.
---
Birlikte düşünelim, forumdaşlar…
Bugün, eğitim sadece diploma almak mı, yoksa kendini anlamak mı?
Bir lisans programı, sana bilgi mi verir, yoksa yön mü gösterir?
Plan yaparak mı ilerlemeli, yoksa akışa mı bırakmalı?
Belki de ikisi de.
Çünkü plan, seni korur; akış, seni büyütür.
Ali’nin hesap defteri, Elif’in not defteri, Mert’in kahve kupası, Derya’nın fırçası… Hepsi bir şekilde “öğrenmenin” başka biçimleri.
4 yıl süren bir lisans, aslında bir ömür süren bir öğrenme yolculuğunun sadece ilk sayfası olabilir.
---
Son söz değil, forum için açık bir davet
“4 yıllık lisans mı?” sorusu, sadece okuyanlar için değil; okuma şansı bulamayan, farklı yollarla hayatta kendini inşa eden herkes için geçerli bir tartışma.
Diploma bir belge olabilir ama öğrenme, her anın içine sinen bir yolculuk.
Sen bu yolda neredesin forumdaş?
Planlayan Ali misin?
Empatiyle bağ kuran Elif mi?
Hayat okulundan mezun Mert mi?
Yoksa yarım kalan hayalini tamamlayan Derya mı?
Belki de hepimiz biraz hepsiyiz.
Yorumlarda buluşalım. Çünkü bazen, bir başlıkta değil; paylaşılan bir hikâyede birbirimizi buluruz.
Selam forumdaşlar…
Bazen, bir başlık açmak istemezsin ama içindeki hikâye kendi kendine yazılmak ister ya; işte o noktayım. Bugün size bir sorunun ardına gizlenmiş bir hayat yolculuğunu anlatmak istiyorum: “4 yıllık lisans mı?”
Basit bir soru gibi duruyor, değil mi? Ama bazen bir cümlenin içinde dört mevsim, dört karar, dört karakter ve dört yıla sığmayan bir ömür saklıdır.
Bu hikâyede dört kişi var: Ali, Elif, Mert ve Derya. Her biri başka bir cevabı, başka bir “evet ama neden”i taşıyor. Ve belki, satır aralarında hepimizin kendi geçmişine, kendi yarım kalan cümlelerine rastlayacağı bir şey var.
---
Ali: “Plan yapmazsan, planların olur.”
Ali, mantıkla hareket etmeyi severdi. Lise yıllarında herkes “hangi bölümü istiyorsun?” diye sorarken, o çoktan Excel’de bir tablo hazırlamıştı: iş bulma oranı, maaş ortalaması, mezuniyet sonrası istihdam süresi. O, “çözüm odaklı” kavramının yürüyen haliydi.
Bir mühendislik bölümüne girdiğinde ailesi gurur duydu, arkadaşları “garantici” dedi. O da gülümsedi. Çünkü onun için 4 yıllık lisans, bir hedef değil; bir stratejiydi.
Ama dördüncü sınıfa geldiğinde bir gün fark etti: Hayatı planlarken yaşamayı unutmuştu.
Bir sabah derse yetişmeye çalışırken kantinde Elif’i gördü. Kahvesine iki şeker atıyordu, ama nedenini bilmiyordu. “Tatlı sevdiğimden değil,” dedi Elif, “şeker karışırken izlemek hoşuma gidiyor.”
Ali o an anladı; bazı insanlar hayatı çözmek için değil, hissetmek için yaşar. O da ilk kez planlarını değil, kalbini dinledi.
---
Elif: “Empati, bazen diploma kadar değerlidir.”
Elif, psikoloji okuyordu. “4 yıllık lisans mı?” diye sorulduğunda gülümserdi: “Evet, ama bazen bir ömür yetmiyor insanı anlamaya.”
O, her dersten sonra insanların yüzüne dikkatle bakardı. Göz temasını kaçıranları fark eder, sessiz kalanları duyardı.
Bir gün proje grubunda Ali’yle çalışmaya başladı. Ali, raporu milimetrik düzenlemişti; Elif ise içeriğe, duygusal bağa odaklanmıştı. Aralarında önce bir sürtüşme, sonra bir denge oluştu.
Elif, Ali’ye “Hayatı bir denklem sanıyorsun, ama bazı sonuçlar sabit değildir.” dedi.
Ali ise “Bazı duygular da çözüme katkı sunmaz.” diye karşılık verdi.
Ve ikisi de haklıydı. Çünkü hayat, doğruların yarıştığı değil, anlamların paylaşıldığı bir yerdi.
---
Mert: “Kısa yollara inananlar da bir yere varır.”
Mert, açıkçası okumakla arası iyi olmayanlardandı. “4 yıllık lisans mı?” diye sorulduğunda kahkaha atar, “Ben 4 yılda sabit duramam.” derdi.
O, teknik lise çıkışlıydı, erken yaşta işe girdi. Hayat onun için bir sınav değil, sahaydı.
Bir gün ofiste yeni mezun biriyle tanıştı—evet, Elif’ti o. Elif empatisiyle herkese dokunurken, Mert’in pratik zekâsı işleri yürüten görünmez el gibiydi.
Bir rapor geciktiğinde Elif stres olur, Mert “kahve molası” deyip herkesi rahatlatırdı.
Elif ona “Keşke üniversite okusaydın.” dediğinde Mert gülümsedi:
“Belki. Ama ben her gün çalışırken, 4 yılın bana öğreteceğinden fazlasını öğrendim.”
Bu cümle, forumun klasik tartışmasını özetliyordu aslında: Bilgi mi, deneyim mi? Diploma mı, yolculuk mu?
Ve belki de cevap, her iki uç arasında bir yerdeydi.
---
Derya: “Hayal kurmayı bırakırsan, mezun olsan da yarım kalırsın.”
Derya, sanat tarihi okuyordu. Ailesi, “İş bulamazsın” dediğinde “Belki ben işi bulmam, ama kendimi bulurum.” diye cevap vermişti.
Atölyede saatlerce tablo karşısında durur, renklerin sessizliğini dinlerdi. Onun için 4 yıllık lisans, sadece akademik bir süreç değil, kendini keşfetme ritüeliydi.
Ama son yıl geldiğinde, ekonomik zorluklar yüzünden okulu bırakmak zorunda kaldı.
Elif burs bulmak için uğraştı, Ali danışman hocayla strateji geliştirdi, Mert ise gizlice birikiminden para gönderdi.
Birlikte başardılar; Derya mezun oldu.
Tören günü, Derya sahnede konuşurken dedi ki:
“Bu diploma sadece benim değil. Biri planladı, biri hissetti, biri omuz verdi. 4 yıllık lisans mı? Hayır, 4 farklı kalbin birleştiği bir hikâyeydi bu.”
---
“4 yıllık lisans mı?” – Bir cümlenin ardındaki hayatlar
Bu hikâye sadece okulda geçen bir öykü değil. Hayatın her alanında, farklı bakışların aynı masaya oturmasıyla ilerliyor.
Erkeklerin stratejik aklı, kadınların empatik sezgisi; planla hissin dansı, gelecekle bugünün dengesini kuruyor.
Ali, Elif, Mert ve Derya, birbirinden farklı yollarla aynı soruya farklı yanıtlar verdiler.
Ve belki de “4 yıllık lisans mı?” sorusu, bir sistem değil; bir semboldü.
Bir kimlik arayışı, bir yön seçimi, bir “ben kimim?” sorusunun kılığa girmiş haliydi.
---
Birlikte düşünelim, forumdaşlar…
Bugün, eğitim sadece diploma almak mı, yoksa kendini anlamak mı?
Bir lisans programı, sana bilgi mi verir, yoksa yön mü gösterir?
Plan yaparak mı ilerlemeli, yoksa akışa mı bırakmalı?
Belki de ikisi de.
Çünkü plan, seni korur; akış, seni büyütür.
Ali’nin hesap defteri, Elif’in not defteri, Mert’in kahve kupası, Derya’nın fırçası… Hepsi bir şekilde “öğrenmenin” başka biçimleri.
4 yıl süren bir lisans, aslında bir ömür süren bir öğrenme yolculuğunun sadece ilk sayfası olabilir.
---
Son söz değil, forum için açık bir davet
“4 yıllık lisans mı?” sorusu, sadece okuyanlar için değil; okuma şansı bulamayan, farklı yollarla hayatta kendini inşa eden herkes için geçerli bir tartışma.
Diploma bir belge olabilir ama öğrenme, her anın içine sinen bir yolculuk.
Sen bu yolda neredesin forumdaş?
Planlayan Ali misin?
Empatiyle bağ kuran Elif mi?
Hayat okulundan mezun Mert mi?
Yoksa yarım kalan hayalini tamamlayan Derya mı?
Belki de hepimiz biraz hepsiyiz.
Yorumlarda buluşalım. Çünkü bazen, bir başlıkta değil; paylaşılan bir hikâyede birbirimizi buluruz.